Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Papa'nın İslâm ve Efendimiz hakkında yakışıksız lâflar sarf etmesi, aktüel çerçevesinden ayrılarak değerlendirildiği takdirde sofu bir Hıristiyan'ın hezeyanından ibaret, alelâde ve hatta bayat bir retorik olarak değerlendirilebilir.

Ama Benediktus Katolik dünyasının ruhani lideri; Vatikan Devleti'nin reisi; sıfatları onu ciddiye almamızı gerektiriyor.

Yıllarca Vatikan'ın ruhânî hiyerarşisinde dirsek çürütmüş bir kişinin evvelemirde "inançlara teallûk eden" şeylerin tartışılmaması gerektiğini bilmesi gerekirdi. Nitekim bizden birileri de hemen akabinde, "siz de şu akıllara ziyan Teslis inancını izah ediniz bakalım" diye güyâ karşı atağa geçtiler.

İki yanlış bir doğru etmez. Dinlerin mahiyetini tartışmak, polemik mevzuu yapmak doğru değildir; neticesi de yoktur. "Doğru inanç" ancak bir dinin çerçevesinde tarif edilebilir; dinlerarası doğru inanç diye bir şey yoktur: "Senin dinin sana, benimki de bana!" Vesselâm.

Papa cenapları, özel odasında mahrem yakınları ile fiskos edebileceği bir meseleyi kamuoyu nezdine taşımakla hem nezâket, hem diplomasi kusuru işledi. Bu üslupla kazanabileceği bir pozisyon veya tartışma yoktur. Öyleyse niçin: Zaten mesele de oradan çıkıyor; herkes, Papa'nın sofu Hıristiyanlara mahsus şuuraltının sevk-i tabiisi ile konuştuğuna ve bir şekilde düşmanlık izhar ettiğine kail oldu. Batı dünyasında İslâm'la ilgili her nevi imaj kötülenirken, Papa'nın da bu kervana katılması, İslâm dünyasının an'anevî müdafaa reflekslerini ayağa kaldırdı.

Te'vil götürmez cinsinden bir lâf; lüzumsuz ve tehlikeli!

Mukaddes metinler ve dinler tarihi referans gösterilmek suretiyle istisnasız bütün dinler hakkında bu kabilden suçlayıcı, mahkûm edici ithamlar üretmek mümkündür; zaten şu anda bütün İslâm dünyasında yapılmakta olan şey budur; daha şimdiden Haçlı seferleri, Engizisyon rezaletleri, Hıristiyanların yaptığı mezalim neviinden tarihî örnekler, tozları silkelenerek karşı ithamlara malzeme haline getiriliyor. "Siz de bize şöyle bir katliâmı reva görmüştünüz" yollu cevap ve ithamlar, neticede dünya çapında gerginliğe, maazallah "sahalarda görmek istemediğimiz türden" hareketlere sebep olabilir.

Müslümanlar şimdilik Papa'nın bile isteye "düğmeye bastığı"nı düşünüyor ve bu sevimsiz ithamın ardında hangi askeri, iktisadi ve diplomatik darbenin gelebileceğini hesaplamaya çalışıyorlar. Yerden göğe haklılar; çünkü ABD'nin önderlik ettiği Batılı kamuoyu, Naziler ve komünistlerden sonra Müslümanları "Public enemy", yani halk düşmanı, huzur ve barışın bozguncusu olarak tanımakta. Papa'nın densiz lâfları, bir itidâl melcei sandığımız Vatikan'ın bile (ki müteveffa Papa John Paul, hakikaten mutedil bir insandı) koroya katılması olarak yorumlandı ve Müslümanları irkiltti, tedirgin etti.

Daha vahim sayılmak üzere Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki cılız ama iyi niyet dolu diyalog arayışlarını da zedeledi. Bu gibi diyaloglardan beklenen şey, nihayetinde tarafların birbiri hakkında yüksek derecede anlayış geliştirmesi değildi elbette; en azından düşmanlığın, husûmetin gündeme gelmemesiydi.

İyi şeyler böyledir, inşâsı meşakkat ve sabır ister, yıkmak ise bir "mürteci"nin iki dudağı arasındadır bazen.

Teolojik mahiyeti itibarıyla üç kuruşluk kıymet-i harbiyesi olmayan bu tartışma, bakalım Batı dünyasında sosyal demokrat v e laik ağızlardan Papa'nın ne yaman köktendinci olduğu ve Ortaçağlardan kalan bu irtica yuvasının (Vatikan oluyor) artık "irticâa meyl-i mahsus" mülahazasıyla külliyen hâk ile yeksân edilmesi gerektiği yolunda cephe salvolarına medâr olacak mıdır?

...

Azizim, dayayacaksın bunlara Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nu!...