Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Kayseri'yi ilk ziyaretim, o meş'um 1967 Eylülü'nde idi, bir ortaokul öğrencisinin gözüyle Kayseri'yi kara taştan yapılmış tek katlı evler diyarı gibi görüp algılamış, açıkçası hiç beğenmemiştim. Sonraki 40 yılda Kayseri hep yol uğrağımız, kapı bir komşumuz hukukunda yakınlaştığımız bir belde oldu. O kötü olayların etkisi çabucak silindi; iki şehir ahalisi eskiden olduğu gibi kardeş ve komşu kalmanın erdemini yeniden hatırladılar. Yıllardan beri Türkiye'nin belki de en uzun ve geniş bulvarı, zarif bir jestin eseriyle "Sivas Caddesi" adını taşıyor; Sivaslılar da yakın zamanda şehrin yeni caddelerinden birine Kayseri Caddesi adını vererek bu cemileyi karşılıksız bırakmadılar. Hiç şüphe yok ki Kayseri, orta Anadolu'nun yükselen yıldızıdır; bu hükmü desteklemek için maddi ve ekonomik veriler kullanmaya gerek yok: Kayseri örneği, şu bizim sıradan karabudun Türkleri'nin kendi enerjisi ve yönelimi ile asrîleşebileceğini, üretici gücünü artırabileceğini ve kendi çağında kendi rakipleriyle açık rekabete girişebileceğini gösteren en ümit verici hadisedir. Elbette ki böyle güzel tablolar, başarının ardındaki insan faktörünü gözden kaçırmaya sebep olmamalıdır. Kendisiyle dalga geçebilmek hünerinde yüksek "humour" derecelerine ulaşan "Kayserili" tipi, Türkiye'de tabana yayılan kalkınmacı gücün sırlarından birini, belki en mühimini teşkil ediyor: Rasyonel düşünen, kaynakları iyi ve doğru değerlendiren, ortaklık ve şirket kültürünü Anadolu'da hemen herkesten önce geliştirebilen, kaliteli insan gücüne ve eğitime yapılan yatırımın mutlaka geri döneceğini erkenden farkeden ilginç bir beşeri sermayesi var Kayseri'nin. Gelişip serpilirken modernleşmenin ana caddelerini sadakatle izleyen Kayserilinin, ortak değerleri koruyup altını çizmekteki dengeli tavrı, onu benzerlerinin arasında hemen öne çıkarıyor.

Bu olumlu ve güzel tablonun fikrimce tek aksayan tarafı, Kayseri'nin şehirleşmek konusunda çok katlı yüksek ve birbirine lüzumundan fazla yanaşık yapılaşma üslubunu seçmiş olmasıdır. Bu çözüm biçimi kısa vadede "rasyonel" gibi görünüyorsa da uzun vadede Kayserili'nin bu çirkin ve yanlış yapılaşma tarzından vazgeçeceğini ümid ediyorum; esasen şehrin rant değeri en yüksek yerlerinde yeşil sahaları titizlikle genişletmiş olmalarının altını önemle çizmeliyiz. Sözünü ettiğim yüksek bloklaşmalar, daha ziyade şehrin periferisinde görülüyor ve günün birinde bu tarzın sakatlığının farkedilmesiyle Kayseri'nin "enine ve insani yapılaşma" tarzına kesin dönüş yapacağını ümid ediyorum.

Nihai tahlilde bir beldeyi sevimli kılan fiziki unsurlarından ziyade içinde yaşayan insanların sahip olduğu yüksek değerlerdir; o yüzden Kayseri'den ziyade 'Kayseriliden bahsetmek ve o unsurun altını çizmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Öteden beri Kayserili dostlarım, bende bu iyimserliği inşâ edip güçlendiren bir unsur olarak değer taşıdılar.

Modern Türkiye ve Cumhuriyetimizin geleceği hakkında sahici bir fikir sahibi olmak isteyenler, Kayseri ve "Kayserili" örneğini dikkatle incelemelidir. Bu örnek bende tek kavramı tedai ettiriyor: "Üretkenlik". Yüksek üretim gücü ve kazanılan paranın yeniden yatırıma dönüştürülmesinde 'Kayserilinin gösterdiği hayranlık verici kararlılık, bize doğru çağdaşlaşma istikametinde gönül açıcı bir manzara sunuyor.

Ne diyelim, darısı diğer şehirlerimizin başına!

ANADOLU, KENDİ GELECEĞİNE YATIRIM YAPIYOR: KILIÇASLAN VE TEKDEN KOLEJİ

Kayseri'de iki özel okulu ziyaret edip inceleme fırsatı buldum. İnsana, "keşke ben de vaktiyle böyle okullarda okuyabilseydim" dedirtecek türden okullar: Alt yapısı mükemmel, öğretici kadrosu öğrencilerinden heyecanlı, velileri hemen her hafta okula uğrayıp gidişatı denetleyecek derecede çocuklarıyla ilgili pırıl pırıl eğitim kurumlarıydı bunlar.

İlki Özel Kılıçaslan Liseleriydi ve bu liseyi ziyaret sebebim, böyle bir daveti geri çevirmeme imkan bırakmayacak kadar güzeldi. Kılıçaslan Lisesi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen yarışmanın konusu, "100 Temel Eser Kitap Okuma Yarışması" idi. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kapsamlı bir anket neticesinde ilan edilen 100 temel eserden 10'unu seçen düzenleme komitesi, merkez ve ilçelerle birlikte Kayseri çapında yüzden fazla okulun öğrencilerini bu on kitaptan seçilmiş konularda hazırlanan "anlama" ağırlıklı sorularla sınava katılmaya davet etmişti.

Halide Nusret Zorlutuna'nın "Benim Küçük Dostlarım", Mitat Enç'in "Bitmeyen Gece", Şevket Rado'nun "Eşref Saat", Johanne Spyri'nin "Heidi", Saint Exupery'nin "Küçük Prens", Charles Dickens'in "Oliver Twist", Eleanor H. Porter'in "Pollyanna", Alexander Dumas'nın "Üç Silahşör", Yılmaz Boyunağa'nın "Yankılı Kayalar" ve rahmetli Cahit Zarifoğlu'nun "Yürek Dede ile Padişah" isimli eserlerini okuyarak Türkçe öğretmenlerinin nezaretinde günlerce yarışmaya hazırlanan öğrenciler, tam bir ciddiyetle yapılan sınavda aldıkları derecelere göre ödüllendirildiler. Ödül töreni, küçük çapta bir olimpiyat finalini hatırlatan güzel sahnelerle geçti. Öyle sanıyorum ki kitap okuma yarışmaları gelecek sene başka illerde başka okullar tarafından da tekrarlanacaktır.

Ziyaret etmekten büyük mutluluk duyduğum ikinci eğitim kurumu Özel Tekden İlköğretim Okulu idi. Açılışının henüz ilk yılını doldurmasına rağmen bütün sınıflarına sınavla öğrenci kabul eden ve daha şimdiden önemli başarılar elde eden bu okulda beni heyecanlandıran şey, başta Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Kemal Tekden olmak üzere bütün eğitim kadrosunun, eğitimi bir iş, bir sektör olarak görmek yerine, Türkiye'nin geleceğine yapılan bir insani yatırım olarak değerlendirmeleri oldu. Erbabı zaten biliyor; bir yatırımcı için kısa vadede en verimsiz sektörlerin başında eğitim geliyor; uzun vadede ise yatırımınızın karşılığını paradan daha değerli şeylerle alabiliyorsunuz ki Kayserili yatırımcıların eğitim yatırımlarının önemi ancak böyle anlaşılabilecektir.

Her iki okulun öğrencilere sunduğu imkanları anlatmak ve tasvir etmek bu yazının sınırlarını aşacağı için merak edenlere web sitelerinin ismini vermekle yetinmek zorundayım: http://www.tekdenkoleji.com ve http://www.kilicaslan.k12.tr

Bu gibi iftihar verici okulların sadece Kayseri'yle sınırlı olmadığını, hemen her ilde benzeri okulların faaliyet gösterdiğini görmek, bugünlerde milletçe uğradığımız iç sıkıntılarını gideriyor, çünkü Türkiye bu gibi güzide eğitim kurumları ile kendi geleceğini tasarlıyor ve yönetmeye başlıyor.

Her fırsatta "Cumhuriyet elden gidiyor" diye tasalanan bir kısım siyaset erbâbının bu gibi okulları yakından inceleyerek gerçek bir fikir sahibi olmalarını çok isterim. Göreceklerdir ki Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet, Anadolu halkının kendi imkanları ile kurup yönettiği okullarla çok sağlam esaslar üzerinde yükselmekte ve kendi geleceğine yönelik çok akıllı yatırımlar yapmaktadır. Yeter ki demokratik düzenimiz ve kurumlarımızı âhenkle ve istikrarla işletebilelim.

Yöneticilerine, öğretmenlerine ve destekleyenlerine teşekkür etmek kâfi gelmez ama elimizden ancak bu kadarı gelebiliyor. İnşallah günün birinde bütün okullarımız Tekden ve Kılıçaslan okullarınının seviyesine gelecektir; buna inandım.