Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Hâlâ aynı fikirde midir bilmem; ilâhiyatçı ve medyatik profesörlerimizden birisi kendini anlatırken, "günün yirmidört saatini bir cam fanus içinde halkın nazarlarına açık bir şekilde geçirebilirim" demişti. Bu cümlenin beni çok etkilediğini kabul etmeliyim; etkilenmeyecek gibi değildi: Günün yirmidört saatini, isteyen herkesin görebileceği bir yerde cam bir fanus içinde geçirmek! Birşeyleri fena halde abarttığını hissetmeliydim. İnsan hayatı mahrem kısımlarıyla mânidardır; mahremi iptâl etmek insan da görmezden gelmektir.

Gazetelerde "BBG evi" diye haberler çıkıyor. Mâhiyetini tam bilmiyorum çünkü bu programlardan hiçbirini seyretmedim. Doğrudur"yanlıştır şeklinde bir yorum yapacak durumda değilim ama bu mealdeki haberler çoğalınca aklıma başka bir şey geldi. Biri bizi gözetliyor evine sıradan insanları doldurup bilahire çıkacak marazayı takib etmekte ne zevk olabilir? Aslında bu programın mucidi, sıradan insanlarla değil, kararları ve davranışları bütün toplumu ilgilendiren insanları bir eve doldurup seyrettirse hepimiz için daha faydalı olurdu.

Bu fantezinin, az önce sarfettiğim "mahremi iptal etmek insanı da görmezden gelmektir" düşüncesiyle çeliştiği açık lâkin kimsenin tanımadığı, hayat tecrübesi ve görgüsü kısa, şöhrete meraklı genç insanlar değil; yeri geldiğinde "biz bu millete hizmet için varız" diye övünen, yoklukları halinde Türkiye'nin krize gireceğini zanneden, aldıkları kararlarla milyonlarca insanın hayatını yönlendiren insanları fanus içine koymaktan bahsediyorum. Polilitikacılar, yüksek bürokratlar, devlet adamları, medya patronları, hâlâ "kahvaltıda Mesut Yılmaz'a dedim ki..." tarzında şeyler saçmalamadan bir yazının sonunu getiremeyen köşe yazarları, kendi bankasını batıran bankacılar, o bankaları bir gecede kuyudan çekip çıkaran siyaset simsarları, ekmeklerini "rating"den çıkaran bilcümle medyâ ashabı, şarkıcı, futbolcu, entellektüel vesaire vesaire... Doğrusu meraklısı değilim ama birileri BBG evine konulup da mahz"ı ibret ile seyredilecekse işe bunlardan başlamakta sayılmayacak derecede sosyal fayda olduğu kanaatindeyim ve üstelik bu kişiler, daha yolun başında kitlelerle mânen ve maddeten özdeşleştiklerini kemâl"i iftiharla tekrarlayıp duran bir heyettir.

Meselâ alınız hükümetin üç liderini koyunuz bir cam fânusa; ilk saatlerin gerginliği geçsin, nezaket fasıllara sona ersin ve herkes aslî şahsiyetiyle görünsün. Üçlü kanepeye oturup akşam haberlerini dinlerken görelim onları. İnsani yönleriyle tanıyalım; zaafları, kusurları, zevkleri, boş zamanları değerlendirme üslûpları ile haklarında bir fikir sahibi olalım. Okudukları kitaplara bakalım, bir kitapta kaç dakika sâbit kalabildiklerini ölçelim; birer türkü söylesinler dinleyelim, maça gitsinler verdikleri tepkileri seyredelim, sahanda yumurta pişirmek hususundaki maharetlerine muttali olalım. Bir ortaçağ zırhı gibi eyinlerine geçirdikleri liderlik kasıntısını kaç dakika taşıyabilecekler anlayalım.

Hükümet erkânının hususi hayatını merak ettiğim yok elbette; lakin geçimlerini "karizma" veya "imaj" denilen sahte ve inşâ edilmiş intibalarla sağlayan zevâtın, imajsız halini herkes gibi ben de merak ediyorum. Halkın önüne hep bayramlık elbiseyle çıkan bu gibi kişilerin pijamalı halleri de aynı imaj bütünlüğü içinde mütalaa olunmalı değil midir?

Demokratik liderlik tipinin karizmaya ihtiyacı yoktur aslında; böyle bir deney, "demokratik nizam"ın aslında ne kadar demokrasi kültürünü haiz insanlar tarafından yürütüldüğünü de apaçık göstermesi bakımından çok faydalı olurdu.

Böyle bir tecrübeye kim rıza gösterir derseniz ayrıca tartışılır ama bilelim ki inşâ edilmiş karizma ile iskemlelerine tutunabilen insanların, karizmanın arka yüzünü de toplumun ilgisinden saklama hakkında sahip değillerdir. Ne diyordu ilahiyatçı profesörümüz: "Günün yirmidört saatini bir cam fanus içinde geçirebilirim". Öyleyse bırakalım çoluk"çocuğu BBG evine tıkıp bir kaşık suda fırtına koparmayı; güzideleri, hesnâları, müstesnâları, sükûtunda veya saçmalamasında bile derin hikmetler taşıyan zevâtı seyredelim ki aklımız, fikrimiz, fehmimiz açılsın!