Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Kaos tarifsizliktir. Yaşadığımız savaş süreci de kaostan başka bir şey değil. İnsanlar için cinnet hali ne ise, devletler için savaş da hemen hemen aynı şeyi ifade ediyor. Savaşın hukuku olmaz çünkü savaşın galibi hukuku tayin eder.

Galiplerin, önceden tayin edilmiş hukuka itaat etmesi, ancak yüksek ahlaki standartlara sahip olmasıyla mümkün. Dolayısıyla Devletler Hukuku'nu ilgilendiren bütün temel kavramlar şu anda askıya alınmış bulunuyor. ABD, 11 Eylül saldırısından sonra ortaya çıkan fiili durumu, iki kaotik kavramı defalarca tekrarlayarak belirliyor; Savaş ve terör. Bu iki kavramı kullanma biçimi, bir "anlam ve hukuk terörü" yaratmak istediklerini gösteriyor.

Hukukun temel kaidesi, cürümlerin ve cezaların önceden tarif edilmesidir; tarif şartı mağdurların lehine işler, güçlüler ise tarifsizlikte daha fazla hareket imkânı bulurlar. ABD'nin bile isteye, "terör" kavramını muğlak bırakarak ama aynı kavramın tarifsiz kalmasından aldığı güçle Afganistan'ı savaş cephesi ilan etmesi tam bir güç gösterisidir ve bu davranış biçimi, 11 Eylül tarihine kadar yürürlükte olan uluslararası hukuk kaideleriyle açıklanamaz. Cürümü tarif etmekte kendilerinde hak görenler, cürmün cezasını da istedikleri gibi takdir edebilirler. Kaostan bahsetmemin sebebi bu.

Bu kaos yatışıp da savaşın galibi terör tarifine açıklık getirdiğinde ortaya çıkan yeni terör kavramının, hâlâ bağımsız olduğunu zanneden sair devletleri hareketsiz bırakacağından endişe ediyorum. Görünen o ki terörün yeni tarifi, dünyada Amerikan çıkarlarına ters düşen her türlü eylemi ve teşebbüsü niteleyecektir. Kuşluk vaktinin dostları ikindinin teröristi olabilirler pekâlâ. Esasen terörün bugün için taşıdığını farz ettiğimiz anlamı bile insanın midesini kaldıracak derecede muğlak. ABD hükümet sözcülerinin evvela, "bu terör değil bir savaştır" teşhisinin ardı sıra ilave ettikleri, "bu savaşta tarafsızlık yok; ya bizimle berabersiniz ya teröristlerle!" tehdidinin ne türlü bir anlam terörü teşkil ettiğini unutmamalıyız. Usûl hukuku bilenlerin havsalasının alamayacağı bir fiili durumdur bu. İkiz kulelere yapılan saldırı ile bugün Afganistan'ın bombalanması arasındaki illiyet bağları hâlâ belirsizdir ve az sayıdaki hükümet erkânına çıtlatılan "delil"lerden dünya kamuoyu habersizdir. Olup biten her şey Amerikan hükümetinin kurmayları tarafından öngörülmüş ve facianın üstünden daha birkaç saat geçmeden meselenin adı konulmuştur: Terör ve savaş. Çin ve Rusya dahil, dünyanın önemli aktör devletleri, kendilerini bu tarifsiz tarife itaat etmek mecburiyetinde hissetmiştir. Ürkütücü olan şey bu.

Yeni dünyanın düzeni, bu kaotik labirentin çıkışında belirlenecek galiba. Kaosa girerken diğer dünya devletlerinin takındığı şaşkın ve itaatkâr tutum, kaos sürecinin kimin galebesiyle sonuçlanacağını da gösteriyor: Zafer anlam bulanıklığı yaratanların ve bulanıklığı kendi tarifleriyle vuzuha dönüştürenlerin olacaktır.

Evrensel insan hakları edebiyatı, dünyayı kaosa götüren sürecin süslü manivelasıydı; herkes, yeni dünya düzeninin insan hakları manzumesi etrafında şekillendirileceğini düşünüyor ve gelecek zamanların güzelliği hakkında iyimser davranıyordu. Bugün romantik insan hakları savunucusu örgütler dışında kimse, yeni Amerikan stratejisinin insan hakları edebiyatı ile mütenasip olup olmadığını tartışmıyor bile. Anlam kaosu, işte böyle bir şey.

İsteyenler "bağımsızlık" kavramının yeni tarifini tahayyül etmeye başlayabilirler; muhtemelen yapacakları her tarif, ABD'nin "terör" konseptine takılacaktır. Egemenlik, meşruiyet, milletlerin kendi kaderlerini tayin hakkı (self determination) gibi dünün dünyasını anlamlı kılan ortak tariflerin, kaos ertesinde anlamlarını kaybedeceğini öngörebiliriz. Amerikan Hükümeti, içini boşaltarak dünya devletlerinin tepesinde salladığı yeni "terör" konsepti ile, B2 uçaklarından daha öldürücü ve dehşet verici yeni bir silah icat etmiş durumdadır.

Bugün bütün dünya bir nevi "terör terörizmi"nin dehşeti altında yılgın ve inisiyatifsiz; Amerika daha zarlar atılmadan kazandı.