Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Ne ilgisi var diyeceksiniz ama belki de vardır bir ilgisi: O güne kadar kimsenin ekip biçmediği, hep yabani otların yeşerdiği bir arazi parçasını bahçe haline getiren tanıdığım, köstebeklerden şikâyetçi,-Keratalar diyor, "seçip seçip öyle yiyorlar patatesi, kabağı, kavunu; ağızlarının tadını biliyorlar."

Deliklere hortumla su verip hayvanları araziden uzaklaştırmak meselesi konuşuldu; karşı çıktık, "olur mu yahu, sen gelip köstebeğin yüz binlerce yıldır yaşadığı yere ev kuruyor, bahçe ekiyor, hayat alanlarına saldırıyorsun; iki kök patatesini kemirdi diye öldürmeli mi hayvanı; suçlu biziz, mâsum o!"

Bu fikir modern çevreci anlayışın bakış açısına pek uygun görünse de doğru değil; çünkü insanı tabiatın dışında mütalaa ediyor; halbuki insan da köstebek gibi ekosistemin bir üyesi. Dolayısıyla çevre kirlenmesi diye kızdığımız şey, aslında insan faaliyetlerinin tabiatta bıraktığı iz. Köstebek deliği kadar tabii, ancak bir köstebek deliği kadar sevimsiz.

Ne ilgisi var diyeceksiniz; hiç ilgisi yok ama öyle aklıma geldi; gülümsedim. Bundan yıllarca ama yıllarca önce köyün birinde nadirattan bir evlilik bağı kuruluyor. Erkek Sünni, kız ise Alevi. İstisnâdan da olsa hâlâ böyle evlilikleri duyuyoruz. Arada aşk olunca engeller aşılabiliyor.

Neyse, iki genç insanın farklı mezheplere mensup olması bir ârıza çıkarmıyor görünürde; gül gibi geçinip gidiyorlar.

O senelerde Ramazan yazın en uzun günlerine denk gelmiş. Geçim rençberlik üstüne; nimet, geçimlik tarlada yatıyor. Harman zamanı gelmiş; yediden yetmişe herkes deli gibi didinerek harmanı kaldırma derdinde. Dolayısıyla "kazâ ederiz bire; savm u salâtın kazâsı var" diye ahali orucu yemekte.

Bir kişi hariç; kim?

Bildiniz!

Bizim tâze gelin oruç yemek ne kelime, canını dişine takıp tutuyor. Üstelik oruç tutuyorum diye de işten kaytarıyor demesinler diye gündelik işinin birbuçuk misli yükün altına girmekte.

Köydekilerin namazda niyazda pek gözü yok. Çoğu cumadan cumaya alnı secde görenlerden; vakit sektirmeden camide saf tutan birkaç yaşlıdan başka vaziyet böyle...

Bir kişi hariç; kim? Bildiniz!

Bizim Alevi gelin beş vakti bütün sünnetleriyle edâ ettiği gibi, Kuşluk, Evvâbin gibi nâfileleri de sekitmemekte.

Hâsılı Sünni köyün tabii ahengi içinde yaşanagelen dine karşı kayıtsızlık hadiselerinin hiçbirine iltifat etmiyor Alevi gelinimiz..

Ne alâkası var şimdi diyeceksiniz?

Hiç alâkası yok ama duyunca pek güldüm, hatta tek başına kalıp hatırladıkça yine güldüm. Galip ihtimâl siz bu kadar gülünç bulmayacaksınız!

Adamın biri kafaya takmış, "denizaltı nasıl oluyor da suyun altında gittiği halde batmıyor?" Aklı yetenlerin verdiği cevapları tatminkâr bulmamış, derken mahallenin en âkil kişisi çağırmış bunu yanına,

-Bak demiş, şurada bir havuz veya göl olsa; seni tutup suyun içine bassam, bir yerine su kaçar mı?

-Yoo demiş bizim meraklı,

Adam, "hah" demiş; "azizim; sistem, aynı sistem!"

Ne alâkası var diyeceksiniz; hiç alâkası yok fakat bendeniz, yüksek müsaadelerinizle bayrama kadar kepenkleri indirip dinlenmek, biraz yazı perhizi yapmak arzusundayım. Nasipse yeniden mülâki oluruz efendim.