Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Ecevitlerin Türk siyasi hayatına en değerli katkıları, her ânı ve satırı karşılıklı sevgiyle dolu geçtiği belli olan bir aşk hikâyesidir. Âşık Veysel'in aşkı şöyle târif ettiğini söylerler: "Seversin, alamazsın, aşk olur." Ecevitlerinki kavuşamayanların değil, kelimenin bütün mânâlarıyla bir ömür boyu aynı yastığa baş koyanların aşkıdır.

Sevenler kavuşmuş ve aşk olmuştur.

Siyasi hayatımızda eşler, genellikle liderin arka planında silik, flu ve vefâkâr bir hemşire gibi durmayı tercih etmişlerdi. Onlara biçilen vazife buydu; belki de onlar en doğrusunun böyle olduğunu düşünmüşlerdi, "her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır" sözünün isâbetini doğrulamaları gerektiği öğretilmişti belki. Bu klasik şablona baş kaldıran ilk Türk 'first lady'si Latife Hanım oldu. Latife Hanım'ın siyasete ve kamu işlerine ilgisi, Rahşan Hanım'ın aktif partili lider eşi portresi ile mukayese edilebilecek belki tek örnektir. Talihsiz boşanmalarında Latife Hanım'ın, devrin şartlarına göre pek alışılmamış derecede liderin yanında kendi varlığının altını çizmek içgüdüsünün hissesi olsa gerektir. Liderin sahnesinden rol çalmayı hatırlatan bu aktivite, ne gariptir ki Türkiye'de modernliğin öncüsü sayılmak lazım gelen Mustafa Kemal Paşa'nın bile pek hoşuna gitmemiş, kezâ, Gâzi'ye insanla Tanrı arasında bir rol biçerek karizmasının boşluklarından yararlanmak isteyen "Tüfekçi takımı" tarafından da fena halde yadırganmıştı.

İsmet İnönü'nün eşi Mevhibe Hanım, fiilen Cumhuriyet'in ilk klasik first lady'sidir. İffeti, ismeti ve siyasi işlere alakasızlığı ile dikkat çeken Mevhibe Hanım, eşinin arkasında gölgede duran hanım portresinin en kusursuz örneği oldu. Celâl Bayar ve Adnan Menderes'in eşleri de, resmî davet ve protokolün gerektirdiği anlar dışında fotoğraf karelerine girmediler. Menderes'in eşi Berrin Hanım'ı Türk kamuoyu, 27 Mayıs Darbesi'nden sonraki acılı yıllarında ketum ve vakur tutumu ile şöyle böyle tanır fakat Bayar'ın eşi Reşide Hanım hemen hiç bilinmez. Cemal Gürsel'in eşi Melahat ve Cevdet Sunay'ın eşi Atıfet Hanım da hemen hemen aynı çizgide lider hanımı rolünü ifa etmişlerdir. Fahri Korutürk'ün eşi Emel Hanım, seleflerine göre biraz daha iyi tanınmasına mukabil Kenan Evren'in rahmetli eşi Sekine Hanım da gölgede kalmayı ve tevazuyu tercih eden bir eş görüntüsü çizmeyi tercih etmişti. Turgut Özal'ın eşi Semra Hanım, Türk siyasi hayatında Latife Hanım'dan sonra en çok basın objektiflerine ve satırlarına takılan isim oldu ve kabul etmeliyiz ki kendini ifade etme tarzı kamuoyu tarafından çok yadırgandı ve eleştirildi; işin ilginç tarafı Semra Özal'ın, muhafazakâr ve dindar kimliğiyle çok sempati toplayan bir cumhurbaşkanı ve başbakanın eşi olmasıydı. Süleyman Demirel'in eşi Nazmiye Hanım da, 1965'den beri hep eşinin gerisinde ve evinde kalmayı tercih eden bir isim olarak genel ortalamayı takib etmiştir.

Şimdiki Cumhurbaşkanımızın eşi Semra Hanım da geleneksel lider eşi görüntüsünü sürdürüyor.

Bülent Ecevit'in siyasi çizgisi, Rahşan Hanım'dan ayrı takib edilemez. Onlar neredeyse her fotoğraf karesinde beraber idiler ve aralarındaki muhabbete, yakınlığa belki onbinlerce fotoğraf karesi şehadet etmektedir. Siyasi hayatımız için bu alışılmadık bir sevgi manzarasıdır zira Türkler, sadece siyasi hayatta değil, gündelik hayatlarında da eşlerine duydukları sevgi ve yakınlığın izharından kaçınırlar. İşin ilginç tarafı bu muhabbetli alâkanın, siyasi hayatımızın sağ veya sol geleneğinde tekrarlanmamış olmasıdır. Sol geleneği temsil eden liderlerle, muhafazakâr geleneğin temsilcileri arasında bu hususta sanki gizli bir mutabakat var gibidir; eşler evlerinde oturacak, lidere yoğun ve yıpratıcı görevleri esnasında sadakat ve anlayışla hizmet edecekler ama gerekmedikçe ortalıkta görünmeyeceklerdir. Sanki bir lider eşi olarak kadınların ortalıkta fazla görünmemesi, hatta siyasi işlerle karışmamaları, tâ Turhan Sultanların, Kösem Sultanların ve Valide Sultanlar devrinin zihinde bıraktığı kötü izlerden bu yana bir devlet ve siyaset geleneği halini almış gibidir. Nitekim CHP çizgisindeki partilerde liderlik görevinde bulunan Necdet Calp, Aydın Güven Gürkan, Murat Karayalçın, Hikmet Çetin, Erdal İnönü ve hatta Deniz Baykal bile eşlerini siyaset ve kamu alanlarından uzak tutmak yolunda geleneksel ve muhafazakâr davranmışlardır.

Bu tesbitleri hatırlarken Rahşan Ecevit'in siyasi hayatta yapıp ettiklerinden hoşnut olduğumu söylüyor değilim. Bülent ve Rahşan Ecevit'in siyasi kararları, genellikle isabetine inanmadığım, güvenmediğim, eleştirdiğim nitelikte şeylerdi ama bu iki insan arasındaki karı-koca bağlılığının ve muhabbetinin bir ömür boyunca hep elele, yüzyüze, gözgöze devam etmesinde siyasetçiler de dahil, hepimizin öğreneceği şeyler olduğunu düşünüyorum. Bülent Ecevit artık Hakk'ın rahmetine kavuştu ve eğrisiyle doğrusuyla amel defteri kapandı; Rahşan Ecevit'in de bundan sonra eski siyasi hareketliliğini devam ettirmesini bekleyemeyiz. Onlar artık birer hâtıra unsuru haline gelirken bize önemli bir şey öğrettiler; Otobüslerde, miting meydanlarında, sokakta, parkta, partide, konserde, seyahatlarde ve nihayet hastahane odalarında Ecevitler hep elele idi ve birbirlerine sevgi ile bakıyorlardı.

Onların siyasi kariyerleri aslında bir aşk hikayesiydi; bu hikayeye hepimiz uzun yıllar boyunca şahit olduk, kızdık, destekledik, sevdik veya yerdik ama bu aşk hikâyesi hep devam etti.

Siyaseti, tarihi bir tarafa bırakalım; kim evladını, kardeşini, bir yakınını evlendirirken, "Allah bu gençlere Bülent Beyle Rahşan Hanım'ın muhabbetini ihsan etsin" duasına gönülden "âmin" demez ki?

Bülent Ecevit'e rahmet, çok sevdiği eşi Rahşan Hanım'a başsağlığı diliyor ve bu iki insanın binlerce kere sınandığı halde hep parlayarak yükselen büyük aşkları önünde saygıyla eğiliyorum.

Büyük aşkların sonu yoktur, çünkü Efendimiz'in müjdesi var; "Sevdiklerinize haşrolunacaksınız."

AKLINIZDA BULUNSUN: DEM BU DEM

Mehmet Üçer tarafından yönetilen ve Musiki sanatçılarımızdan Muzaffer Ertürk tarafından takdim edilen "Dem bu Dem" isimli halk musikisi programı, bana göre bugünlerde TRT'nin en yüz ağartıcı yapımlarının başında geliyor. Perşembe akşamları saat 18.30'da TRTTÜRK'te, Cumartesi günleri 22.10'da ve Pazar sabahları 7.05'de TRT 2'de yayınlanan bu programı kaçırmamanızı özellikle tavsiye etmek isterim. Bu yapıma emeği geçen herkesi ve sanatçı misafirlerini da can ü yürekten tebrik ediyorum.