Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Birinci ve ikinci Meclis'te Kastamonu mebusu olarak görev yaptı. Halit Bey'in Halk Fırkası'ndan ayrılmasına sebep olan hadise hilâfetin kaldırılmasıdır.

Bugün size Cumhuriyet Halk Partisi'nden (O esnadaki adıyla Halk Fırkası) istifa eden ilk mebusun hayat hikâyesinden bahsedeceğim. Bu şahıs Kurmay Albay Dadaylı Halit Bey'dir (Akmansü). 1884 Yılında Kastamonu'nun Daday kazası yakınlarındaki Kelebek köyünde doğmuş. 1897 Osmanlı-Yunan Harbi'nde kazanılan zafer sebebiyle yapılan geçit resmi esnasında askerlerin yürüyüşü çok hoşuna gittiği için asker olmaya karar vermiş. Evvela Askerî Rüşdiye'yi, ardından Bursa Işıklar Askerî İdadisi'ni bitirerek Mekteb-i Harbiye'ye girmiş (İnternet'in "özgür" ansiklopedilerinden birine göre bu okul Mühendishane-i Berr-i Hümayun diye geçiyor. Kesinlikle yanlıştır!). Halit Bey'in askerlik kariyeri üstün başarılarla dolu. Sadece şu kadarını zikretmek yeterlidir: Sivas Kongresi'ni engellemek isteyen Elazığ Valisi Ali Galib'i engellemesinin yanısıra Sakarya Harbi'nde ve Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde Kafkas tümenlerine komuta etti ve Yunan Başkumandanı Trikopis'i esir aldı. Hayatı hakkında en geniş ve doğru bilgiyi, yeğeni Ziya Göğem tarafından kaleme alınan "Dadaylı Halit Akmansü, 2. C., İstanbul, Halk Basımevi, 1954-1956, 467 s. isimli eserde bulmak mümkündür.

Millî Mücadele'nin bizim için ilginç taraflarından biri de cephede çarpışan yüksek rütbeli askerlerden çoğunun, aynı zamanda BMM'de mebus olarak görev yapmış olmalarıydı. Halit Bey de bu asker-mebuslardan biriydi. Birinci ve ikinci Meclis'te Kastamonu mebusu olarak görev yaptı. Birinci Meclis'in son aylarında askerî zafer kazanıldıktan sonra Meclis dahilinde oluşan gruplardan 1. Grup içinde yer almıştır. Halit Bey, 1923 yazında yapılan seçimlerde yeniden Meclis'e girmiş, bu yılın Aralık ayında patlak veren "ordu mensuplarının siyasetten ayrılması" hadisesinde askerî görevinden istifa ederek mebus olarak siyasete devama karar vermişti.

Halit Bey'in Halk Fırkası'ndan ayrılmasına sebep olan hadise Hilâfetin kaldırılmasıdır. 3 Mart 1925 günü Meclis'e verilen kanun teklifine göre o esnada görevde bulunan Türk Hükümeti, "dünyevi ve uhrevi bilcümle vezaifi mütevecciheyi ifa ile mükellef bir hükümeti İslamiye" teşkil ettiği için ayrıca hilâfetin sürdürülmesine lüzum kalmamıştı. Çoğunlukla gözden kaçmış bir orta malı bilgiyi de bu vesileyle hatırlatmış olalım: Türkiye, 1923'ün 29 Ekim'inden 3 Mart 1924'e göre "halifeli bir cumhuriyet" olarak devam edegelmişti.

HF Mebusu Halit Bey, bu teklif Meclis'in genel kuruluna gelmeden önce yapılan grup toplantısında söz almak istemiş; ancak yapılan görüşmelerin yeterliliğine dair bir önergenin kabulü üzerine söz alamamış ve canı sıkılmıştı. Bunun üzerine parti tüzüğüne uygun olmamakla birlikte ertesi gün yapılacak genel kurul görüşmelerinde konuşmaya karar verdiği anlaşılıyor. Meclis'in bu oturumu, Türk siyasi hayatında çok önemli bir yer işgal etmesine rağmen pek bilinmez.

Şimdi biraz daha ayrıntıya girebiliriz.

Oturum başlarken kanunun aleyhinde söz almak isteyen Gümüşhane Mebusu Zeki Bey'i (Kadirbeyoğlu), tatlı dille ikna etmek için Recep Peker'in yanıbaşında oturarak engellemeye çalıştığı, buna rağmen dikbaşlılığı ile tanınan Zeki Bey'in kürsüye gelerek şöyle konuştuğu anlatılıyor (Göğem, C.1, s.262): "Arkadaşlar bendeniz mutedil, liberal, bununla beraber müthiş bir ittihadı İslam taraftarıyım. Tarihin bu azametini kendi milletimde görmek isterim. Benim gayem budur. Bunun içindir ki memleketin hem iç, hem de dış siyaseti noktainazarından hilâfetin ilgasını kabul edemem... Hilafetin ilgasını kabul ederek bugünkü vaziyet dahilinde bu müthiş kuvveti düşmanların veyahut diğer hükümetlerin kucağına atmayalım". Bu konuşma üzerine mecliste sıra kapaklarına vurulup, lâf atılarak Zeki Bey'in sözü kesilmeye çalışılmış, Zeki Bey ise aynı şiddette karşılıklar vererek tansiyonu iyice yükseltmiş, bunun üzerine Meclis Başkanı Fethi Bey (Esener) Zeki Bey'in HF'ye mensup olmadığını, bağımsız mebus olduğunu bu yüzden söylediklerinin sükunetle dinlenmesi gerektiğini ihtar etmek zorunda kalmıştı.

Zeki Bey, henüz yayınlanmamış hatıralarında bu hadiseye açıklık getirerek, sataşmalarla kesilen konuşmasının Meclis zabıtlarına düzeltilerek konulduğunu ileri sürüyor. Zeki Bey'e göre hanedan mensuplarının cumhuriyet için bir tehlike teşkil etmeleri muhal ihtimaldir. Bunlar, Ankara'da birkaç apartman içinde topluca iskan ettirilerek, çocukları resmî okullarda okutulur, işe yarayanları devlet hizmetinde çalıştırılmak suretiyle yarım asır içinde halk içinde eritilebilirdi. İşte bu esnada sataşmaların başlamış olduğu anlaşılıyor. İstanbul Mebusu Ali Rıza Bey, Zeki Bey'i sarayın hafiyesi olmakla itham edince Zeki Bey, muhatabını yalancılıkla suçlar ve muhatabının Umumi Harpte Levazım Reisi İsmail Hakkı Paşa'nın sağ kolu olduğunu, vazifesinde dürüst davranmadığını ima eder. Daha sonra Kozan Mebusu Ali Saip Bey araya girerek, "Zeki Bey, hanedan mensupları bu müdafaanı görseler seni damat yaparlardı" diye lâf atar. Zeki bey bunun üzerine "damad-ı şehriyari olmak (saraya damat) elbette bir şereftir. Burada kalmış olsalar sizlerden kimseye sıra kalmazdı. Değil damad-ı şehriyari olmak fırkanızın edib-i muhteremi muhterem Celal Nuri (İleri) bey, sarayın soğancıbaşılığına çoktan talip çıkmıştı" cevabını verir. Ardından Topçu İhsan'a (Eryavuz) da cevap yetiştiren Zeki Bey'in sert tarizleri genel kurulda soğuk bir hava estirir. Verilen arada Zeki Bey, kendisini Başvekil İsmet Bey'in (İnönü) bir pusula göndererek Meclis binasındaki başvekalete tahsis edilen odaya çağırttığını söylüyor. Odada İsmet Bey yerine Halit Paşa'yı (Deli Halit diye bilinir. 1925 yılında Meclis'te çıkan bir çatışmada vurularak öldürüldü) görerek şaşıran Zeki Bey, iki adım atınca kapı arkasından kapanır ve Rize Mebusu Rauf, İstanbul Mebusu Ali Rıza ve Topçu İhsan (Eryavuz) kapı arkasından ortaya çıkarlar. Zeki Bey bunun bir tertip ve pusu olduğuna hükmederek belindeki çifte silahını çıkarır ve odanın köşesine giderek sırtını sağlama alır. Bunun üzerine "silaha ne lüzum var, biz sadece konuşacaktık; bize hırsız dedin, senden özür bekliyoruz" cevabını alır. Zeki Bey sert bir dille özür dilemeyeceğini belirtir. Neticede Zeki Bey'in Meclis'teki arkadaşları yokluğunu farkederek oda kapısına gelir ve kapıyı vururlar. Zeki Bey de elinde silahları ile dışarı çıkar ve kendi ifadesine göre "pusu"yu savar.

Mustafa Kemal Paşa, Nutuk'ta Hilafet'in kaldırılması meselesine değinirken, "İlk itiraz Kastamonu Mebusu Halit bey tarafından vaki oldu. Müzakerenin cereyanı esnasında, Halit Bey'e bir iki zat daha iltihak etti" (Nutuk, C.2, s.849, TDTE basımı, 14 b., 1982) diyor. Zeki Bey, burada imâ ile geçilen o birkaç kişiden biridir. 2. TBMM'ne bağımsız sıfatıyla giren yegâne mebus Zeki Kadirbeyoğlu idi. Henüz basılmayan hatıralarında 1923 yazında Gümüşhane'deki seçimlerin nasıl cereyan ettiğine dair ilginç hadiseler nakleden Zeki Bey, ismi 1926'da İzmir Suikastı sanıkları arasına da karışmış ama beraat ederek siyasi hayatını noktalamıştır.

Halit Akmansü'nün hilâfetin ilgasına hangi gerekçeyle itiraz ettiği ve neticede ne sebeple partisinden istifa ederek, Türk siyasi hayatında bir ilk teşkil ettiğini, inşallah gelecek haftaya bırakıyorum.