Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Papa'yı İslâm camiasından özür dilemeye zorlarken Sabah gazetesinden Yasemin Taşkın'ın Roma'dan gönderdiği haberi de ihmâl etmeyelim. "Vatikan'ın çarpıcı Türkiye raporu: Türkiye'de laiklik yok" başlığı ile duyurulan haberin gazete metni ile internet nüshasındaki biçimi hayli farklı. İnternet nüshası daha kapsamlı olduğu için o metne itibar ediyorum.

Hadise şu: Papa, Türkiye'yi ziyaret etmeden evvel, başkanı bulunduğu devletin başbakanlığına emir vererek Türkiye hakkında etraflı bir rapor istiyor. Vatikan'ın resmi tarihçisi Giovanni Sale'nin hazırladığı rapor halen Papa'nın masasında durmaktaymış. Raporun adı, "Osmanlı İmparatorluğu'nda ve Modern Türkiye'de Hıristiyanlar".

Gelelim, Vatikan arşivlerinden yararlanarak hazırlanan rapordaki esaslı hususlara:

"Türkiye'de demokratik ve liberal Avrupa ülkelerinde olduğu anlamda bir laiklik bulunmuyor. Rapora göre, Türkiye'de din hürriyeti bulunmadığı gibi, din kamu alanından tamamen dışlanmış durumda; laiklik ise devlet zoru ile geçerli kılınmış. Laik bir cumhuriyet olarak tanımlanan Türkiye'de aslında politik ve dini alan arasındaki ilişkiler birbirine karışacak kadar yakın. Fransız modelini taklit etmeye çalışan Türk laikliğinin, Avrupa aydınlanması ve liberal doktriniyle ilgisi yok. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'yi laikleştirirken, Avrupa'da olduğu gibi dini ve politik gücün yetkilerini ayırmadı, sadece dini kamu alanından dışlayarak, din işlerini devletin kontrolü altına aldı. Diyanet İşleri'nin, Sanayi Bakanlığı'ndan daha çok bütçesi var."

Nasıl fotoğraf ama?

İçinde "haksız, örseleyici, abartılı, yalan" diyebileceğimiz bir tesbit var mı?

Dünyanın en iyi ve zengin arşivlerinden başlıcasına sahip Vatikan devletinin "kurumsal ve entelektüel" hâfızasına şapka çıkarmak zorundayız. Kaldı ki Kardinal Ratzinger, papa seçilmeden önce Vatikan'ın inanç yayma ve doktrin öğreti merkezi başkanlığı görevini yürütmekteymiş. İlber Ortaylı, Ratzinger'in "zamanımızın en çok dil bilen" kişilerinden olduğunu da önemle vurguluyor Milliyet'teki yazısında. Türk rejiminin ruh röntgenini, neredeyse kılcal damarlarına kadar raporlaştıran Vatikan yönetiminin ciddiyeti karşısında Papa'nın sözleri, üç-beş adım ötesi hesaplanarak tasarlanmış bir satranç hamlesini andırıyor.

Raporda başka ilginç ayrıntılar da var ve bu ayrıntılar Papa'nın Türkiye ziyaretine ruhânî liderden ziyade bir devlet adamı gibi yaklaştığının da ipuçlarını taşıyor:

"Türk İslam'ı politik alandan dışlanmasına rağmen sivil toplumda yeşerdi. 12 Eylül darbesinden sonra askerlerin ve Amerika'nın onayı ile sufi çevrelerinden Turgut Özal'ın işbaşına getirilmesi de bu dönemde gerçekleşti. AKP, politik İslam içinde, sufi eğilimli, Arapların politik İslam anlayışından farklı bir hareket olarak yer alıyor. AKP, kendisini demokratik ve Batı yanlısı olarak tanımlayarak ilginç bir siyasi deneyi oluşturuyor. Bu parti ile, Araplar tarafından nefret edilen "Hıristiyan" Batı diyalog kurabilir. Batı, AKP ile politikanın büyük temaları üzerine ortak bir alan oluşturabilir. İslami fundamentalistler Türk modelini en tehlikeli düşmanları kabul ediyor. Bomba gücü ile bu deneyimine (AKP deneyimi) son vermek istemeleri anlaşılır bir durum. Erdoğan modelinin Türkiye dışında da takipçileri olması ihtimali yüksek. Bu da İslam dünyası ve Batı arasında diyaloğu istemeyenler için son derece tehlikeli."

"Bir devlet raporu nasıl dışarı sızabilir?" sualini geçelim; belli ki o dahi hesaplanmış hamlelerden biridir.

Bütün mesele, satranç tahtasında Türkiye'nin hangi karede yer aldığı ve hangi figürü temsil ettiğidir; biraz da buna kafa yoralım.