Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Kara Kuvvetlerimizin 2210. kuruluş yıldönümü kutlu olsun. Böyle kesin tarihlerin nasıl hesaplandığı hep zihnimi karıştırmıştır zira Osmanlı Devleti gibi bir tarih devinin kuruluş tarihi bile hayli tartışmalıdır.

İtibari tarihler tartışılabilir ama Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en köklü ve sürekli devlet kurumlarından ilki olduğu su götürmez bir gerçektir. Bu vesile ile Kara Kuvvetlerimize daha nice muzafferiyetler ve uzun ömürler diliyor, mensuplarını tebrik ediyorum.

Kuruluş yıldönümü münasebetiyle Kara Kuvvetleri Komutanı'nın yayınladığı kısa mesajı gazeteden okudum; Ordumuz, Cumhuriyet'in temel prensiplerine karşı hassastır ve bu hassasiyetini sık sık vurgulamayı sever. Belirttiğim üzere mesajın tamamını okumak imkanım olmadı. Mutlaka Orgeneral Özkök, Kara Kuvvetlerimizin kuruluş yıldönümünde askeri nitelikte tesbitlerde de bulunmuştur ama gazetenin editörü, o kısımlarda haber niteliği görmediği için mesajı kısaltarak irtica vurgusunu öne çıkarmış. O halde eldeki kısmın yorumuyla yetineceğiz.

Beyanata göre irtica halen bir tehdit. Orgeneral Özkök'ün gazetedeki sözleri aynen şöyle: "İrticai faaliyetler açık ve gizli olarak demokratik ve laik hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş kazanımlarını ortadan kaldırmak için her dönemde olduğu gibi şu anda da sinsice gayretlerini sürdürmektedir."

Türk Silahlı Kuvvetleri, görev alanını sadece savunma ihtiyaçları ile sınırlamıyor; başta Cumhuriyet'in temel nitelikleri olmak üzere "demokratik ve laik hukuk devletinin çağdaş kazanımları"nı korumak ve kollamak vazifesini de üstlenmiş bulunuyor. "Batılı demokrasilerde ordular görevlerini böyle tarif etmiyor" şeklinde itirazda bulunup ahkâm kesecek değilim; orduya görev tarifi yapacak merciin, en az ordu kadar güçlü olması gerekir. Tam aksine, yukardaki beyandan hareketle ordunun görev olarak üstlendiği bu geniş alandaki korunmaya değer sair kavram ve kurumların da en azından laiklik kadar esirgenmeye muhtaç olduğunu hatırlatmakla yetineceğim.

Mesela hukuk devleti, bütün vecibeleri ve kurumlarıyla birlikte esirgenmeye ve kollanmaya muhtaçtır. Hukuk fakültelerinden başlayıp yasama faaliyetine, infaz felsefesinden adliye cihazına, hakim ve savcıların metanet ve hukuki kalitesinden kolluk hizmetlerine, hukukun siyasileşmesinden, hukukçuların özlük haklarına kadar bir yığın meselesi olan çok önemli bir kurumun problemlerinden birkaç kelimeyle olsun bahsedilmemesi yadırgatıcıdır.

Kezâ devletin "demokratik" karakterine gelince, neredeyse bütün siyasi hukukumuzu kaplayan bir meseleler yumağı da ilgi ve hassasiyet bekliyor. İnsan hakları ihlâlleri, idarenin bir türlü saydamlaşamaması, bürokratik oligarşinin tahakkümü, güçler ayrılığı dengesinin sıkça çiğnenmesi ve demokrasiye inancı zayıflatan eylem ve beyanlar da bu meyanda incelenmeli, takib edilmeli ve aksine hareketler kesinlikle caydırılmalıdır. Zira bu gibi ihlâller yüzünden vatandaşın devletine duyduğu saygı giderek çürümekte ve ülkeyi tamamen terk etmeyi düşünenlerin sayısı gün be gün, vahim derecede artmaktadır.

Gelelim "çağdaş kazanımlar" konusuna; bunu kısaca çağdaşlık veya çağdaşlık nimetleri olarak niteleyebiliriz; Türkiye'de çağdaş hayatı ve kazanımları tehdid eden irticai şer odaklarının üzerine gidilmesi fevkalade isabetlidir fakat yetmez; Türkiye'nin çağdaş kazanımlarını tehdid eden, hatta ortadan bilfiil kaldıran başka şer odaklarının da tehdit kavramı içinde mütalaa edilmesini bekliyor ve umuyoruz. Mesela 103 milyon asgari ücretle geçinen bir ailenin, mutfak tüpüne daha geçen yıl 5 milyon öderken şimdi 15 milyon ödemesi, çağdaş nimetlerde gerilemek anlamına gelir. Elektriğe, haberleşme hizmetlerine, kağıda, suya bindirilen vahşice zamlar sadece iktisadi anlam ifade etmiyor, vatandaşların elektrik, su, haberleşme, enerji gibi en basit ve esas çağdaş nimetlerden uzaklaşmasına sebep oluyor. Buna bağlı olarak yolsuzluk ve israf ekonomisinin de sert azarlamalara konu edilmesini de beklerdik. Bir toplumun bir hafta içinde yarı yarıya fakirleşmesi kadar çağdaş kazanımları tehdid eden başka ne olabilir ki?

Çağdaş kazanım deyince aklıma bunlar geliyor; tabii ki büyüklerimiz bizden daha iyisini bilirler.