Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Diyarbakır'ın Kulp kazasına bağlı Karaağaç köyünde, müftülüğe, yani Diyanet'e ait Kur'an kursunda on gün önce yangın çıktı. Aynı odada yatan 12 çocuktan 6'sı öldü.

Yangına gece boyunca açık bırakılan elektrik sobasını besleyen kablonun ısınarak halıyı tutuşturması sebep oldu. Yangından sonra iki Diyanet müfettişinin tespitlerine göre Kur'an kursunun yatılı öğrenci izni yoktu; yani binada gece öğrenci barındırılması kurallara aykırıydı.

Kurs binasında kalorifer teşkilatı vardı ancak yetersiz kalmış olmalı ki çocuklar gece boyunca elektrik sobası yakmak ihtiyacı duymuşlardı.

Elektrik sobasının ayağı olmadığı için çocuklar altına yastık yerleştirmişti. Ayrıca ocak kablosunun yerdeki halının altından geçirildiğine dair haberler de yer aldı basında.

Ve küçük ve ilginç bir ayrıntı daha: Yatılı statü için Diyanet'le yazışmalar yapılmış, kalorifer tesisatı bu çerçevede binaya ilave edilmişti ancak kurs binası, ‘güvenlik' gerekçesiyle yakın dönemlerde denetlenmemişti.

Ülkemizde, özellikle eğitim kurumlarının denetlenmediğini söylemek iftira olur. Özellikle bu yılın yaz aylarından itibaren konusunda uzman ekiplerden oluşan denetim kurulları pek çok okul, dershane, çocuk yuvası gibi eğitim yuvalarında son derece dikkatli teftişler yaptılar. Kılı kırk yaran uzman ekipler merdiven yüksekliği, koridor genişliği ve uzunluğu, akıllı tahta, lavabo, tuvalet, sabun ve havlu, kantin müştemilâtı, elektrik ve yangın yönetmeliklerinde aranan teknik şartlar da dahil olmak üzere dört başı bayındır incelemeler yaptılar. Teftiş esnasında karşılaşılması muhtemel ‘direniş' eylemlerine karşı denetim ekipleri güçlü silah ve teçhizatla donatılmış güvenlik güçleri tarafından desteklendiler. Devletimiz bu binaları denetlerken hiçbir ‘güvenlik' gerekçesine sığınmadan arslanlar gibi çalıştı. Olağanüstü faydalı bir dikkatin eseriydi bu teftişler.

Ne var ki bu denetimlerin bütün eğitim kurumlarında, aynı dikkat ve standart titizliğiyle yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Denetlenen eğitim binalarının her nedense ‘belirli' bazı kurumlara ait olduğu ileri sürüldü! Aynı standartların, söz gelişi Milli Eğitim'e bağlı okullarda da uygulandığını bilsek mutluluğumuz katmerlenir, çocuklarımızın sağlıklı şartlarda eğitim gördüklerine kani olurduk. İddialar işlerin pek böyle yürümediği yolunda; yani ‘bazı' binalar, içeride sanki cephanelik veya terör yuvası varmış gibi sıradışı güvenlik tedbirleri eşliğinde denetlenirken, kamuya ait kurumlarda aynı standartlar pek gözetilmemiş.

Keşke şöyle olsaydı; ağır silahlı emniyet timleriyle desteklenen ve başta eğitim olmak üzere vergi, itfaiye, SGK, çevre ve şehircilik, sağlık, imar, hatta tarım il müdürlüklerinin katılmasıyla oluşturulan ve baskın mantığıyla iş gören teftiş ekipleri, Kulp'taki Kur'an kursuna da şöyle bir uğrayıverselerdi; eminim ki plastik kapısı yangında eridiği için çıkışa imkân bırakmayan o koğuştaki eksik ve yanlışları, metre ile ölçmeye filan gerek duymadan hemen fark eder ve bina sorumlularını yaka paça gözaltına alarak bilgisayarlarını kopyalar, ardından ceza üstüne ceza yağdırıp kapısına kilit vururlardı.

Bundan eminim zira burası afedersiniz bir muz cumhuriyeti filan değil. Kapı gibi emsâli var; AA'nın ağustos ortalarında yaptığı habere göre son ikibuçuk ayda özel ekipler 140'tan fazla özel eğitim kurumunu aynen böyle denetledi, 138 kişiye gözaltı uygulandı, 10 kişi tutuklandı. Son rakamları bilmiyorum, belki iki katına bile çıkmıştır...

Ey denetleyici irâde, size soruyorum. Kulp'taki Kur'an kursuna şu fevkalâde teftiş ihtimâmını niçin göstermediniz?

O binada yanan çocuklarımız için ‘ilim yolunda hükmen şehit'tir diyen Sayın Görmez'e katılıyorum fakat aynı makamdan bir küçük fetvâ istirhamım olacak: Görmez hocam, bu denetim faciasına sebep olan şaşı bakışlı, çifte standartlı yönetim gafletinin şeriat-ı garrâ-yı Muhammedî'de hükmü nedir?

Ben bilmesine biliyorum da dilim varmıyor!