Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Cumartesi günü partiler ellerinden geleni artlarına koymadılar; köşebaşlarında, o güne kadar tüketilememiş afişler, beyannameler, seçim broşürleri, balon ve bayrak dağıtarak çocukların gönlünü hoş ettiler; "seçim minibüsü" denilen o korkunç ve itici icatlara doluşup hepsi de birbirine benzeyen parti şarkı ve türkülerini en yüksek volümle çalarak seçmenlerini tâciz ettiler; bununla dahi yetinmeyip partili sempatizanların özel araçlarından oluşan konvoylar düzenleyerek trafiği birbirine kattılar.

Emniyet güçleri ise içlerinde üçü hâlihazırda iktidar ortağı, ikisi de muhtemel iktidar aktörlerinin son gün densizliklerini görmezden gelerek curcunaya bir nevi kamu desteği verdiler. "Bu da geçer ya hu" diyerek dişlerimizi sıkıp sabrettik.

Matbaacılar, grafikerler, gazeteler para kazansın isterim; bu yüzden seçim broşürü, afiş, pankart, poster gibi propaganda malzemesine külliyen karşı değilim; fakat insaf ile söyleyiniz; zihinde yer alan, düşündüren, gülümseten, takdir uyandıran, kısacası zekâ ve dehâ ürünü bir matbu ürüne rastladığınız oldu mu; sizi bilmem, ben görmedim: Hepsi birbirinin benzeriydi ve aynı bakış açısını aksettiriyordu "halkımız bundan anlar; yeter de artar bile".

Seçim şarkılarına, daha doğrusu seçim türkülerine gelelim; bestekârlar, ses sanatçıları, müzik piyasası para kazansın isterim; ama bütün seçim şarkılarının üç aşağı beş yukarı aynı düşük müzik zevkini aksettirmesine ne demeli; hemen her partinin sanki çok gerekliymiş gibi özel şarkı"türkü yaptırmaları bana israf gibi geliyor. Mitingler de artık kabak tadı verdi; büyük masraf ve emeklere mal olan bu güç gösterileri, bu kalabalık şamatalar neye yarıyor; "biz diğerlerinden daha kalabalığız" izlenimi vermek için gösterilen onca sun'i gayretin seçmen davranışını değiştirebileceği ya da taraftarlara moral aşılayabileceğini sanmak işi biraz hafife almak olmuyor mu? Türkiye değişirken siyasetin üslûbu da değişmek zorunda. Yirmi"otuz sene öncesinin propaganda taktikleri ile muhatap kalmamızda seçmene yönelik bir istihza fark etmiyor musunuz?

Can sıkıcı şeyler bunlar, üstelik düzelmesi için âhenk ve dengeyle geçirilmesi gereken uzun zamanlara mütevakkıf şeyler. Tam da Lâtinlerin, "daha yüksek şeylerden bahsedelim" dediği cinsten bir can sıkıntısı hâletine teslim olmayalım; daha yüksek şeylerden bahsedelim.

Yarın Ramazan'ın ilk gecesi, ilk teravih, ilk sahur sofrasının sihirli iklimi...

Günlerin akışında, gecenin gündüzü takip etmesinde, güneşin doğuşunda bir değişiklik olmayacak; onu biz farklı kılacağız; emekle, fedakârlıkla, sevgi ve anlayışla sıradan bir zamanı, mevsimlerin en güzeli haline getireceğiz. Bütün güzellikler gibi Ramazan da emekle inşâ olunan, emekle güzelleşen ve büyüyen, hükmünü emekle icrâ eden bir zaman parantezidir; işin "Rahmânî" yönünü görmezden gelmek, mânevî iklimleri elle tutulur gerekçelerle izaha kalkışmak gibi bir niyetim yok; lâkin ben fikren, "insan için emeğinin karşılığıyla kazandığından daha sahih bir şey yoktur" nassının hükmüne inkıyat edenlerdenim.

Gecenin sehere değmek üzere olduğu saatlerde dünyanın en tatlı uykularından kalkıp da yağlı"yavan, nasibimiz ne ise kifâf"ı nefs etmenin, aile üyeleriyle sofranın etrafında bir araya gelmenin emek cinsinden bir değeri vardır. Ramazan bizi değişmeye zorlar; değişmek emekle olur. Kötü söz söylemeyeceksiniz, kötü düşünmeyeceksiniz, sabırlı olacaksınız, iyi niyete şartlanacaksınız. Merhameti bir fikr"i sâbit haline getirecek, kemliğe iyilikle mukabelede bulunacaksınız. Bitmedi; küçük güzellikleri emekle büyüteceksiniz. Tabiatınız bundan tamamen farklı olabilir; işin sihri de burada zaten. Ramazan, nasıl olmamız gerektiği yolunda tabiatımızı değişime zorlayan değil, bize iyi davranışları taklit etmeye yönelten bir emek mevsimidir ve taklidin iyi bir öğrenme yolu olduğunu bilenler bilir. Taklit kavramının günümüz Türkçesinde menfi bir mânâ kazanması bizi yanıltmamalı; iyi şeyleri taklidin ecri vardır.

Ramazan erişmişse gündem odur; diğer gündem maddeleri, bizim onlara atfettiğimiz öneme göre sıralanır giderler. Erişilen her Ramazan, taze bir başlangıç fırsatıdır ve eriştiğimiz bu fırsatı, kendi emeğimizle, daha büyük güzelliklere açılan bir rahmet parantezine dönüştürebiliriz.

Evet, bu gerçekten bahsedilmeğe değer yüksek bir fikirdir işte.

Kutlu ve hayırlı olsun!