Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Kemal Derviş programını nihayet açıkladı; bu programın "Kemal Derviş'in programı" adıyla nitelenmesi için yeterince sebep var:

Toplantıda hükümetten kimse yoktu, bütün kanalların naklen yayınladığı basın toplantısına TRT ilgi göstermedi ve nihayet bu program, mevcut hükümetin kendi rızasıyla desteklemeyeceği kadar radikal tedbirler ihtiva ediyor. "Radikal" kelimesini bir nisbet ifade etmek için tercih ettim. Aslında Türkiye'nin bundan çok daha sert ve radikal bir "sistem tashihi"ne ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Buna mukabil toplantı esnasında bir gazetecinin "Politikaya girmeyi düşünüyor musunuz?" sorusuna Kemal Derviş'in, "Şu anda ekonomik programı konuşuyoruz, siyasete hiç girmeyelim." cevabını vermesi hayli ironik görünüyor. Siyâset nâmına ne konuşulacaksa artık bu program çerçevesinde konuşulmalı değil midir?

Teknik açıdan bu programa itiraz edilebilecek yegâne husus ancak, niçin daha etraflı ve kararlı bir tedbirler paketi hazırlanmadığı noktasında yoğunlaşabilir. Hemen belirtmeliyiz ki, vaad edildiği kadarıyla bile program desteğe layıktır; fakat problem şurada: Böyle bir tedbirler paketini ancak seçimden gümbür gümbür çıkmış, halkın çok güven duyduğu ve inandırıcı bir siyasi heyetin sunması beklenirdi; değişime olanca gücüyle direndiği âşikâr ve inandırıcılığını kaybetmiş bir hükümetin değil. Kemal Derviş'in tek başına hükümetten daha büyük bir kamuoyu desteği sağlamış olması bile, programın selameti bakımından tüyler ürpertici bir âkıbeti işaretliyor. "En azından bu da bir şeydir" deyip iyimser olmak da var; lâkin programın kenarında duran hükümet, insanda ne keyif bırakıyor, ne de heyecan! Ne olacak? Başbakan'ın büyük bir belâgatla belirttiği üzere "başka hükümet yok!" Doğru ama şimdilik kaydıyla! Görünen o ki, günün birinde hükümetin vâdesi dolsa bile program yaşayacak; zira bu program hükümetin değil, Kemal Derviş'i bir günde hükümetin ortasına konduran siyasi gücün programıdır. Beylik bir tabirle, "acı ama gerçek!"

Ne var ki şimdi, hükümetin değil, programın akıbetini düşünmek zorundayız; program hiç de üstün akıllar tarafından gökten zembille indirilmişe benzemiyor. Hakkıyla ekonomi lisansı tamamlayan ve tabii doğru dürüst "ekonomi" demesini bilen herkes, elli gün fikir kuluçkasına yattıktan sonra bu kadarını bir araya getirebilirdi. Bizim hicrânımız da burada zaten; sıradan aklın bir kağıt üzerine sıralayabileceği şeyleri azim ve dirâyetle uygulayabilecek bir siyâsi irâdeden mahrumuz.

Bir "bilinen" daha, siz buna kehanet de diyebilirsiniz: program icabınca topyekün tasarrufa gitmek gereğini, her zaman olduğu gibi yine sâbit ve dar gelirli kesim yapmak zorunda kalacak. Hükümetten geçtik, devlet, göstermelik bir kaç tedbir dışında asla tasarruf etmeyecek. Seçilmişleri ve atanmışları ile devlet, öteden beri olduğu gibi bugün de, -aksini samimiyetle istese bile- kamu kaynaklarını hoyratça israfa devam edecek. Derviş'in programı zaman içinde azar azar sulandırılıp törpülenecek, çalı gibi etrafından dolaşılıp metaneti delinecek; bu arada fırsat bulunursa, yani Derviş'i hükümete monte eden güçler aşılabilirse Kemal Derviş mâlum taktiklerle canından bezdirilecek; gün kurtarılacak; gelecek, her zaman olduğu gibi çıkmaz ayın son çarşambasının komisyonuna havale edilecek vesaire vesaire...

Önümüzdeki günler inşaallah bu kehaneti doğrulamaz; ama her hâl ü kârda müthiş bir kuvvetler mücadelesine sahne olacağı kesin gibi. Siyasetin kemikleşmiş ve kireçlenmiş unsurlarıyla siyasetin asrî icapları birbiriyle göğüs çaprazına girecek. Bu kapışmada bütün Türkiye nefesini tutup "çağdaş siyaset dinamiklerini" destekleyecek ve onun kazanması için dua edecek. Zira öyle bir mevkideyiz ki, siyasetin çağdaş normlara kavuşması için duadan başka müessiriyetimiz kalmadı gibi...

Leviathan(*), kendi kendini değiştirmeyi becerebilir mi?

(*) Thomas Hobbes'un mutlak monarşiyi ve kahhar devleti sembolleştirdiği ünlü eserinin adı.