Ahmet Turan Alkan.net Gayriresmi Ahmet Turan Alkan Sitesi

Geçenlerde bir hanım köşe yazarı, vaktiyle devlet başkanları ve ünlü siyasetçilerle nasıl içli dışlı olduklarını, komşuluk ettiklerini, misafirliklere gidip geldiklerini tasvir eden kıskandırıcı bir yazı yazdı.

Böyle şeyleri ayan-âşikâre kaleme almak ne kadar doğrudur bilmiyorum ama, 'ben kimin kızından çirkinim yahu' diyerek tanıdığım devlet başkanlarını ve ünlü siyasileri size anlatmaya karar verdim.

Hiçbir hakikat kalmasın Allah'ım âlemde nihân!

Rahmetli Menderes'i hiç görmedim (yaşım tutmuyor) fakat rahmetli Cemal Gürsel'e takriben 100 metre kadar yaklaşmışlığım vardır. Hükümet Meydanı'nda siyah bir Cadillac arabanın içindeydi ve sivil giyinmişti. Aynı sene (1962 miydi?) YTP'nin kurucusu ve batırıcısı Ekrem Alican'la tanıştık. Şimdiki hal binasının yerindeki arsada, etrafında 30-40 kişiye seçim nutku atıyordu. 8 yaşındaydım.

İsmet Paşa ve oğlu Erdal Bey'le bir karabetimiz olmadı fakat Demirel'i 77 seçimlerinde bir otobüsün üstünde gördüm; o günlerde moda uzun sakal favorileri vardı ve yanakları pembeleşmişti. Birkaç defa Güniz Sokak'taki evine kadar gitmişliğim vardır; her defasında son anda karar değiştirip hemen karşıdaki Hacı Arif Bey Lokantası'nı tercih etmiştim. Yoğurtlu kebapları iyidir ha!

Ferruh Bozbeyli ile tanışmak nasib olmadıysa da hatıralarını okudum. Eski Cumhurbaşkanlarından Cevdet Sunay ve Fahri Korutürk'le dokumuz pek uyuşmadı nedense; buna mukabil Kenan Paşa'yla sıkı bir ünsiyetimiz vardır da kendisi hatırlamaz, 1986 senesinde kendisine dört dakika tutarında veciz bir nutuk çekmiştim ve dikkatle dinlemişti (bkz: 4 Eylül Kongre Müzesi'nin açılışı).

Turgut Özal'la sağlığında aramız pek iyi değildi; sağlığında şöyle tahminen birkaç bin kişinin katıldığı yemekli bir toplantıda beraber olmuştuk (50 metre filan vardı aramızda) buna rağmen cenazesinin kaldırıldığı günün sabahında erken saatlerde, Meclis'teki katafalkın üstündeki tabutuna birkaç metre kadar yaklaşmıştım. Tek yönlü bir muhavere cereyan etti aramızda; ruhuna Fatiha okudum; varsa hakkımı helâl ettim, ayrıldık.

Çok uğraşmama rağmen rahmetli Ecevit'le aramdaki mesafeyi, birkaç kilometreden daha aşağıya çekemedim. Sayın Baykal'la ise daha geçen sene beraberdik; o seçim kürsüsünde, ben kaldırım taşına serdiğim gazetenin üstündeydik; hatta bir ara benim önünde oturduğum manav dükkanına doğru dönüp eliyle kalabalığı selamlamıştı. Çok heyecanlıydı.

Sayın Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı iken, Köşk civarından, çoğunlukla da Protokol Yolu güzergâhından geçerken hayli yakınlaşmışızdır. Bir defasında bile, "O Ahmet Bey, buyrun bir çayımı için" demedi; kendisine bu yüzden kırılmış değilim. Allah selamet versin, zaten ayrı dünyaların insanlarıydık.

Aydın Menderes bir ara parti kurma hazırlıkları içindeydi; Ankara'daki bürosunda sekiz-on arkadaşla beraber iki saat kadar sohbet ettiğimizi hatırlıyorum; bu esnada benim hiç söze karışmamış olmam, bu görüşmenin 'sohbet' niteliğini değiştirmez. Sonra o parti işi olmadı, Aydın Bey de galiba bir başka partiye girdi.

Sayın Başbakan'la tanışıklığımız eskidir (burası önemli işte; kıdem!). Kendisi Belediye Başkanı iken Kanal 7'nin Emirgân'daki stüdyosunda misafirlere ayrılan küçük odada birkaç dakika (belki de otuz saniye; abartmış olabilirim) beraber bulunduk. Birbirimizin hatırını sorduk, nezaket icabı hafif ve resmî gülümsemeler teati edildi, sonra o, haber saatinin içindeki programa katılmak üzere odadan ayrıldı.

Ne gündü be!

Toplumumuz bir gün hazır olduğunda sair politik eşhas ile yakınlık derecemi de anlatırım fakat şu an için mümkün değil; bu kadarla iktifa etmek mecburiyetindeyiz efendim.